Mustafa Asım Şafak kim?

Fotoğrafım
Antalya, 05323611890 masafak@gmail.com, Türkiye

CUMHURİYETİMİZİN ALDIĞI MİRAS

Yüce Allah'ın biz  kullarına  vahiy yolu le gönderdiği Kur'an'a  göre ilk emir "OKU" dur. Böylece İslam'ın ilk şartı OKUMAKtır. Okumak ve okuduğunu anlamak, öğrenmek. Hiçbir şey anlamadan okumanın ne faydası olabilir? Bu açıdan bakıldığında Cumhuriyetimiz kuruluyanca kadar Türk milletinin  Müslümanlığın ilk şartını layikiyle yerine getiremediğini söyleyebiliriz. Müslümanlığı Türk Milletine yeniden kazandıran Atatürk'tür. Bunu ben mi söylüyorum hayır, Mehmet Akif Ersoy söylüyor. 


Ne söylüyor Akif? "Mısır'da on bir yıl kaldım. Fakat on bir saat daha kalsaydım, artık çıldırırdım. Sana halisane (içtenlikle) fikrimi söyleyeyim mi? İnsanlık da Türkiye'de, milliyetçilik de Türkiye'de, Müslümanlık da Türkiye'de, hürriyetçilik de Türkiye'de. Eğer varsa Allah benim ömrümden alıp Atatürk'e versin."(1)


OKU'madan, bilimi Çinde bile olsa alıp gelmeden ve beşikten mezara okumadan müslüman olunamaz. Yalancıdan, hırsızdan dolandırcıdan sahtekarlardan Müslüman olmaz.


Atatürk'e yabancı basından "Bu başarınızın sırrı nedir?" diye sorulduğunda verdiği cevap nedir bilir misiniz? "Cebime giren her 2 kuruştan biriyle kitap aldım" Siz en son ne zaman kitap aldınız? Ne kadar kitap okudunuz? Dinimizin kitabını, Kur'an'ı okudunuz mu? Atatürk sanıldığı kitabı din karşıtı değildi, hatta çok iyi bir mümindi. Türk insanının kutsal kitabımızı anlayabilmesi için Elmalı Hamdi Yazır'a yaptırdığı Kur'an'ın Türkçe Tefsiri bile buna yeter.

CUMHURİYETİMİZİN 1923'te ALDIĞI MİRAS NEYDİ?


Nüfus 13 milyon civarıydı, 11 milyon kişi köyde yaşıyordu.
40 bin köy vardı,
38 bininde okul yoktu.
Traktör sıfırdı, karasaban'dı.
Beş bin köyde sığır vebası vardı.
Hayvanlar kırılıyor, insanlar kırılıyordu.
İki milyon kişi sıtma, bir milyon kişi frengiydi, verem, tifüs, tifo salgını vardı, üç milyon kişi trahomluydu,
Bebek ölüm oranı binde 480'di, her doğan iki bebekten biri ölüyordu.

Memlekette sadece 337 doktor vardı.
Sadece 60 eczacı vardı, sadece 8'i Türk'tü.


Diş hekimi, sıfırdı.
Dört hemşire vardı.
40 bin köy, sadece 136 ebe vardı.
Ortalama ömür 40'tı.

Yanmış bina sayısı 115 bin, hasarlı bina sayısı 12 bindi. Ülkeyi yeniden inşa etmek gerekiyordu, kiremit bile ithaldi.

Limanlar, madenler, demiryolları yabancıya aitti. Toplam sermayenin sadece yüzde 15'i Türk'lerindi.
Osmanlı'dan Cumhuriyet'e miras kalan sadece 
dört fabrika vardı: Hereke ipek, Feshane yün, Bakırköy bez, Beykoz deri…

 

Elektrik sadece İstanbul, İzmir ve Tarsus'ta vardı. Otomobil sayısı 1490 idı. Sadece dört şehirde özel otomobil vardı.

Kadın, insan değildi.

 

Veremle boğuşan halk, ahırda yatarken…


Kimilerinin yere göğe sığdıramadığı
 Abdülhamid'in 16 tane eşi vardı. Nazikeda, Safinaz, Dilpesent, Peyveste, Nazlıyar, Bidar, Mezide, Emsalinur hanım filan, 16 tane… Yaş itibariyle, tamamı çocuktu. Dedemiz dedikleri Abdülmecid'in ise 22 eşi vardı. Ahali ineğine verecek saman bulamazken, saraydaki şatafata bakın...

 

Tiyatro yok, müzik yok, resim yok, heykel yok, spor yoktu. Arkeolojik eserler, öyle gizli saklı değil, padişahların hediyesi olarak, trenlerle çalınmıştı.

 

Kimisi alaturka saat'i kullanıyor, güneşin battığı anı 12.00 kabul ediyordu, kimisi zevali saat'i kullanıyor, güneşin en tepede olduğu anı 12.00 kabul ediyordu.


Kimisi güneş batarken grubi saat'i esas alıyordu, kimisi güneşin tamamen battığı ezani saat'i esas alıyordu. "Saat kaç birader?" diye sorduğunda, her kafadan bi ses çıkıyordu.,

 

Kimisi hicri takvim kullanıyordu, kimisi rumi takvim kullanıyordu. Kimisinin şubat'ı kimisinin aralık'ına denk geliyordu. Herkes aynı zaman dilimindeydi ama, farklı aylarda yaşıyordu!

 

Dirhem, okka, çeki vardı. Arşın, kulaç, fersah vardı. Ne ağırlığımız dünyaya ayak uydurabiliyordu, ne uzunluğumuz… Ölçülerimiz ortaçağ'dı.

 

Erkeklerin sadece yüzde yedisi, kadınların sadece binde dördü okuma yazma biliyordu. Bu rakamlarla kim ne okuyordu ki?  Okur-yazar erkeklerin çoğunluğu, subay veya gayrimüslimdi. Okul yaşı gelen her dört çocuktan üçü okula gitmiyordu. Toplam, 4894 ilkokul, sadece 72 ortaokul, sadece 23 lise vardı. Türkiye'nin tüm liselerinde sadece 230 kız öğrenci kayıtlıydı. Öğretmenlerin üçte birinin, öğretmenlik eğitimi yoktu. Tek üniversite vardı, darülfünun, medreseden halliceydi. Ülke bilim'den çoook uzaktı.

 

600 sene boyunca Türkçe değiştirilmiş ve Osmanlıca denilmişti. Arapça, Farsça, Fransızca, İtalyanca kelimeler, Levanten terimler dilimizi istila etmişti. Karşılıklı sesli-sessiz harfleri olmayan Arap harfleriyle Türkçe yazmaya çalışıyorlardı.

 

"Harf devrimi yapıldı, bir gecede cahilleştirildik," deniyor ya…


İbrahim Müteferrika'dan itibaren 150 sene boyunca basılan kitap sayısı kaçtı biliyor musunuz? 
Sadece 417. Bunların da çoğu gayrimüslimlerin matbaasından çıkmıştı. Ki zaten, Müteteferrika da devşirmeydi, Macar'dı. Bu topraklara kitap gelene kadar, Avrupa'da 2.5 milyon farklı kitap basılmış, beş milyar adet satılmıştı. Voltaire, bir kitabında şu ağır tespiti yapmıştı: "İstanbul'da bir yılda yazılanlar, Paris'te bir günde yazılanlardan azdır!"

 

Alfabemiz değiştirilmiş te mezar taşlarındaki yazıları okuyamıyormuşuz. Mezar taşında ne yazacak, "Allah Rahmet Eylesin, Ruhuna Fatiha!" Sen önce iki tane kitap oku da, dünyadan haberin olsun biraz!._,_.___

 

Onur Öztarhan'dan alıntıyla çok küçük 


(1) Op. Dr. Aytekin Ertuğrul: Durmak Yok Yola devam Togan Yayınları -istanbul


--
Prof.Dr. Mustafa Asım ŞAFAK,
Yakın Doğu Üniversitesi Tıp Fakültesi
Cerrahi Tıp Bilimleri Bölüm Başkanı
KBB Anabilim Dalı Başkanı
NEMJ Baş Editör
Lefkoşa, KKTC 

Mobile Phone KKTC: 0 542 877 55 66 
                         TC: 0 532 361 18 90
http://mustafaasimsafak.blogspot.com


ŞAFAK MA, MD.
Professor of Otorhinolaryngology
Head of Otorhinolaryngology Department
President of Surgical Science Division
Near East University, Faculty of Medicine
Chief Editor of Near East Medical Journal

GSM: TRNC +90 542 877 55 66
          TR     +90 532 361 18 90