Mustafa Asım Şafak kim?

Fotoğrafım
Antalya, 05323611890 masafak@gmail.com, Türkiye

BONSAI

DİKKAT ANNE BABALAR .....
BONZAİ İŞGALİ !...


Başlığa bakıp minik Japon ağacı sanmayın. Bonzai şu anda Türkiye'nin başına musallat edilmiş büyük bir bela. İlkokula kadar inen, ama daha çok lise ve üniversite gençliğinin kullandığı"ucuz" uyuşturucu.

Küçük paketler halinde (3gramlık) 3-5 liradan satılıyor. Uyuşturucuya alıştırmak 
için adeta "teşvik" uygulanıyor. Kısa sürede bağımlılık yapıyor, "sentetik" bir uyuşturucu olduğu için vücutta tahribatı esrar ve eroinden çok daha yüksek oluyor. Böbrek ve  kalp yetmezliğine yol açıyor.


Okullarda özellikle kız çocuklar üzerinden dağıtımı yapılıyor. Ailesinde ve kendisinde alkol alışkanlığı olmayan umulmadık çocuklar, bonzai satışı için aracı olarak kullanılıyor.

Peki nereden geliyor bonzai? Çin ve Yunanistan üzerinden. Son zamanlarda Suriye'nin de bu zincire eklendiği belirtiliyor. Mülteci akınıyla birlikte bonzainin de yurda dağılmaya başladığını söylüyor Yeşilay'ın İstanbul Fatih Şube Başkanı Ramazan Akgün. Suriye istihbaratı ve birlikte çalıştığı bazı ülke istihbarat örgütlerinin Türk gençliğini zehirlemek için bonzaiyi araç olarak kullandığı öne sürülüyor.

Peki ne yapmak gerekiyor? Ramazan Akgün, "Okullarda, ailelerde, çocuklarda farkındalık yaratmak gerekir. Bonzai herkese anlatılmalı. Ne olduğu, nasıl sonuçlar verdiği, vücudu nasıl tükettiği iyi bilinmeli" diyor.
Bir de öneride bulunuyor: "Ailelerin çocukları yakından izlemesinde yarar var..."

Aslında tehlikeli sentetik uyuşturucu sayısı son aylarda ikiye çıkmış durumda. Bonzai gibi hızla yayılan yeni bir uyuşturucu var: Adı Jamaica.
Gençler arasında bonzai ve Jamaica partileri veriliyor. Yani dağıtım ağı o kadar yaygın...

Tehlikeli olan ve ailelerin bilmesi gereken şu: Bonzai ve Jamaica tek kullanımda bile alışkanlık yapabiliyor. Bu alışkanlık sonucu vücut çürüyor.
Genç yaşta kalp krizinden ölenlere bakıldığında, yüzde 90'ının bonzai
kullandığı görülüyor...

Türkiye'de gençler son 4 yıldır Bonzai kuşatması altında. Öyle ki, internette bonzai üzerine yazılmış şarkılara, sipariş verebilmek için
telefon numaralarına dahi ulaşabiliyorsunuz. Polis ardı ardına operasyonlar yapıyor. Özellikle İstanbul'da...

Gençler bonzai ile "kafa" yapıp eğlendiklerini, oyun oynadıklarını
zannediyor. Ama hayatlarının kumarını oynuyorlar. Çünkü bonzai tuzağına düşenler kurtulamıyor. Bu kumara katılanların ömrü en fazla 3 yıl...


--
Prof.Dr. Mustafa Asım ŞAFAK,
Yakın Doğu Üniversitesi Tıp Fakültesi
Cerrahi Tıp Bilimleri Bölüm Başkanı
KBB Anabilim Dalı Başkanı
NEMJ Baş Editör
Lefkoşa, KKTC 

Mobile Phone KKTC: 0 542 877 55 66 
                         TC: 0 532 361 18 90
http://masafak.tripod.com


AĞUSTOS BÖCEKLERİNİN SESİ

Aşağıdaki link ile yavaşlatılmış haldeki ağustos böceklerinin sesini dinleyeceksiniz. Çok ilginç! Adeta insanlardan oluşan bir koronun sesine benziyor.

http://enpundit.com/someone-recorded-crickets-slowed-track-sounds-like-humans-singing/

--
Prof.Dr. Mustafa Asım ŞAFAK,
Yakın Doğu Üniversitesi Tıp Fakültesi
Cerrahi Tıp Bilimleri Bölüm Başkanı
KBB Anabilim Dalı Başkanı
NEMJ Baş Editör
Lefkoşa, KKTC 

Mobile Phone KKTC: 0 542 877 55 66 
                         TC: 0 532 361 18 90
http://masafak.tripod.com

BİR ERKEK İKİ BAŞ

Bekir Coşkun, 8 Kasım tarihli "Pipi Sendromu" yazısına şöyle başlıyordu:
Bir şeriatçı canlı bomba...Canlı yakalandı...Gövdesine belki otuz kilo bomba sarmış, tam patlatması gerekirken, ya korkudan eli titremiş becerememiş ya da fitili ateş almamıştı...Bombaları üzerinden aldılar...Üstünü aradılar...Pipisi bir demir kılıfın içinde...Kalem kapağı gibi diyelim..
Görevliler şaşırdılar:
“Bu ne?..”
“Tedbir” dedi...
Nasıl yani?”
“Ona bir şey olmasın diye...”
“Sen paramparça olduktan sonra, ona bir şey olmayınca ne oluyor?..”
“Şehadete erip cennete gittiğimde 72 huri verecekleri için, görevi hakkıyla yerine getirmesi bakımından...”

Tom Hickman’ın “God’s Doodle: The Life And Times Of The Penis” adlı araştırması son derece ilginç. Antik çağlardan günümüze, bütün erkeklerin zaten iki başı varmış! Çin’den Maçin’e, Sümerlerden Romalılara, Japonlardan Amerikalılara tüm tarih boyunca, erkeklerin kafasından “büyük baş”, pipisinden ise “küçük baş” olarak söz edilirmiş.

Leonardo da Vinci, “erkeğin iki başı”na ilişkin düşüncelerini, çağımızdan 500 yıl önce şöyle yazmış: “Penis, insan zekâsıyla doğrudan ilintili ve hatta bazen özgün bir zekâya sahiptir. Sahibinin uyarmak istediği penis, oralı olmayabilir. Kimi kez, sahibi uyarmayı aklına getirmediğinde, hiç istemediğinde bile harekete geçebilir. Çoğu kez sahibi uyurken uyanır, uyanıkken uyur. Sahibi ne isterse istesin, tersini yapabilir. İşte bu yüzdendir ki bu yaratık (penis) özgün bir yaşama sahip ve erkeğin aklından bağımsız bir akıldır, diye düşünüyorum.”

Sofokles’e göre penis bir deli, sahibi de deliye zincirli ve deli nereye çekerse oraya giden bir zavallı. Yahudiler, aynı sonuca bir atasözüyle varmış: “Pipi kafayı kaldırınca, erkek beyni toprağa gömülür.” Zaten Antik Roma’da erkeklik organı, “dar zihin” anlamına gelen Latince “mentula” sözüyle ifade edilirmiş. 18. yüzyılda ise din bilginleri, yine Latince, ama “kuyruk” demek olan “penis” sözcüğünde karar kılmış.

Yazar, komedyen ve aktris olan ve 1986 yılından günümüze aktif olarak gösterilerini sürdüren İngiliz sanatçı Josephine Grace Brand (Jo Brand) şöyle demiştir: "Pipinin kök ucundaki gereksiz et kütlesine, erkek denir.”

Ve bizim kendi değerimiz Cem Yılmaz da son gösterisinde şu tespitte bulunuyordu: "Erkek bir deliyle yaşıyor."

-- 

Prof.Dr. Mustafa Asım ŞAFAK,
Yakın Doğu Üniversitesi Tıp Fakültesi
Cerrahi Tıp Bilimleri Bölüm Başkanı
KBB Anabilim Dalı Başkanı
NEMJ Baş Editör
Lefkoşa, KKTC 

Mobile Phone KKTC: 0 542 877 55 66 
                         TC: 0 532 361 18 90
http://masafak.tripod.com


T-SHIRT NASIL KATLANIR

Tıklayın, Seyredin
http://vitaminl.tv/video/727

--
Prof.Dr. Mustafa Asım ŞAFAK,
Yakın Doğu Üniversitesi Tıp Fakültesi
Cerrahi Tıp Bilimleri Bölüm Başkanı
KBB Anabilim Dalı Başkanı
NEMJ Baş Editör
Lefkoşa, KKTC 

Mobile Phone KKTC: 0 542 877 55 66 
                         TC: 0 532 361 18 90
http://masafak.tripod.com


90 YILLIK TÜRKİYE CUMHURİYETİ ARŞİVİ

1919-1919 (1) <http://www.atonet.org.tr/yeni/files/_files/UNUTULAN_MANSETLER/1919-1919-0.pdf>  
 1919-1919 (2) <http://www.atonet.org.tr/yeni/files/_files/UNUTULAN_MANSETLER/1919-1919-1.pdf
 1919-1937 <http://www.atonet.org.tr/yeni/files/_files/UNUTULAN_MANSETLER/1919-1937.pdf
 1937-1942 <http://www.atonet.org.tr/yeni/files/_files/UNUTULAN_MANSETLER/1937-1942.pdf
 1943-1945 <http://www.atonet.org.tr/yeni/files/_files/UNUTULAN_MANSETLER/1943-1945.pdf

        
1946-1950 <http://www.atonet.org.tr/yeni/files/_files/UNUTULAN_MANSETLER/1946-1950.pdf>       
 1950-1955 <http://www.atonet.org.tr/yeni/files/_files/UNUTULAN_MANSETLER/1950-1955.pdf
 1955-1960 <http://www.atonet.org.tr/yeni/files/_files/UNUTULAN_MANSETLER/1955-1960.pdf
 1960-1961 <http://www.atonet.org.tr/yeni/files/_files/UNUTULAN_MANSETLER/1960-1961.pdf
 1961-1964 <http://www.atonet.org.tr/yeni/files/_files/UNUTULAN_MANSETLER/1961-1964.pdf

 
1964-1966 <http://www.atonet.org.tr/yeni/files/_files/UNUTULAN_MANSETLER/1964-1966.pdf
 1966-1971 <http://www.atonet.org.tr/yeni/files/_files/UNUTULAN_MANSETLER/1966-1971.pdf
 1971-1973 <http://www.atonet.org.tr/yeni/files/_files/UNUTULAN_MANSETLER/1971-1973.pdf
 1973-1975 <http://www.atonet.org.tr/yeni/files/_files/UNUTULAN_MANSETLER/1973-1975.pdf
 1975-1978 <http://www.atonet.org.tr/yeni/files/_files/UNUTULAN_MANSETLER/1975-1978.pdf
 1978-1980 <http://www.atonet.org.tr/yeni/files/_files/UNUTULAN_MANSETLER/1978-1980.pdf
 1980-1982 <http://www.atonet.org.tr/yeni/files/_files/UNUTULAN_MANSETLER/1980-1982.pdf
 1982-1984 <http://www.atonet.org.tr/yeni/files/_files/UNUTULAN_MANSETLER/1982-1984.pdf
 1984-1988 <http://www.atonet.org.tr/yeni/files/_files/UNUTULAN_MANSETLER/1984-1988.pdf
 1989-1993 <http://www.atonet.org.tr/yeni/files/_files/UNUTULAN_MANSETLER/1989-1993.pdf
 1993-1997 <http://www.atonet.org.tr/yeni/files/_files/UNUTULAN_MANSETLER/1993-1997.pdf
 1997-1999 <http://www.atonet.org.tr/yeni/files/_files/UNUTULAN_MANSETLER/1997-1999.pdf
 1999-2002 <http://www.atonet.org.tr/yeni/files/_files/UNUTULAN_MANSETLER/1999-2002.pdf

 
2003-2006 <http://www.atonet.org.tr/yeni/files/_files/UNUTULAN_MANSETLER/2003-2006.pdf
 2006-2007 <http://www.atonet.org.tr/yeni/files/_files/UNUTULAN_MANSETLER/2006-2007.pdf>  


--
Prof.Dr. Mustafa Asım ŞAFAK,
Yakın Doğu Üniversitesi Tıp Fakültesi
Cerrahi Tıp Bilimleri Bölüm Başkanı
KBB Anabilim Dalı Başkanı
NEMJ Baş Editör
Lefkoşa, KKTC 

Mobile Phone KKTC: 0 542 877 55 66 
                         TC: 0 532 361 18 90
http://masafak.tripod.com


ŞAFAK MA, MD.
Professor of Otorhinolaryngology
Head of Otrhinolaryngology Department
President of Surgical Science Division
Near East University, Faculty of Medicine
Chief Editor of Near East Medical Journal

GSM: TRNC +90 542 877 55 66
          TR     +90 532 361 18 90


ŞAŞIRTICI ANTİK KONSOL

200 Yıl önce tasarlanmış mobilyanın özelliklerini izlemenizi öneririm:

http://www.youtube.com/embed/MKikHxKeodA?rel=0

--
Prof.Dr. Mustafa Asım ŞAFAK,
Yakın Doğu Üniversitesi Tıp Fakültesi
Cerrahi Tıp Bilimleri Bölüm Başkanı
KBB Anabilim Dalı Başkanı
NEMJ Baş Editör
Lefkoşa, KKTC 

Mobile Phone KKTC: 0 542 877 55 66 
                         TC: 0 532 361 18 90
http://masafak.tripod.com


YILMAZ ÖZDİL'DEN: NUTUK ATMANIN FAYDASI YOK

27 senedir gazetecilik yapıyorum...
Ve, çalışma hayatımın en enteresan "sansür" olaylarından biri geldi başıma...
"Açılım"ı destekleyen arkadaşların, iyi okumasını öneririm.
Tatilden döndüm...
"Kürtçe" başlıklı
bir yazı yazdım.
Bugün çıkacaktı.
Şöyle başlıyordu:
"Kimimiz Türk, kimimiz Kürt, kimimiz Laz, kimimiz Çerkez... Yahudimiz,
Rumumuz, Ermenimiz, Rus gelinlerimiz, Alman damatlarımız; uzatmayayım,
'mozaik' derler, değiliz aslında, 'ebru'yuz, koskoca bir aileyiz...
Ve, ortak bir vatanımız, ortak bir resmi dilimiz var bizim;
Türkçe... Bizi, biz yapan."
*
Şöyle devam ediyordu:
"Dünyaya entegreyiz; İngilizce de öğreniriz, Japonca da...
Elbette, anadilini de, mesela Kürtçeyi de öğrenmek en doğal hakkıdır
yurttaşların...
Ama, bu doğal hakkı, 'açılım' adı altında, 'resmi dil' haline
dönüştürmeye çalışmak, bizi biz olmaktan çıkarmaz mı?
'Bizi bize yabancı' hale getirmez mi? İki lisanlı toplum olursak eğer...
Birlikte yaşamak isteyen, sorunlarını konuşa konuşa çözme iddiasında
olan, ancak, birbirinin dilinden anlamayan bir toplumu, hangi tutkal
bir arada tutabilir?"
Ve, şöyle bitiyordu:
"Silahla beceremeyen bölücülerin tuzağına düşmemeli Türkiye...
Kanın durması için teröriste bile şefkat gösterilebilir; bakarsın,
tatlı dil yılanı deliğinden çıkarır...
Fakat, farklı dil, kardeşi kardeşe yabancı haline getirir, ki,
terörden tehlikelidir."
*
Yazı buydu.
Peki "sansür" nerede?
Şurada...
Yazıyı Kürtçe yazmak istedim!
Hayır...
Amacım, Türkiye'nin en etkin gazetesinde ilk Kürtçe makaleyi yazan
kişi olmak değildi...
Yukarıdaki satırları okuyacaktınız ve anlamayacaktınız.
Amacım işte buydu.
*
Araya "ikinci resmi lisan" girdiğinde...
Farklı etnik gruplara mensup olan, ancak, Türkçe konuşarak, Türkçe
yazarak, Türkçe okuyarak "anlaşan" bir toplumun, nasıl aniden
birbirine yabancılaşacağını görecektik...
Kanıtı da, bu yazı olacaktı.
*
E hani sansür?
Buyrun...
*
Kürtçe bilmediğim için, Türkiye Çevirmenler Derneği'ne başvurdum, "Bu
yazıyı Kürtçeye çevirmek istiyorum" dedim.
"Hay hay" dediler, İstanbul'daki "yeminli tercüme bürosu"nun
telefonlarını verdiler. Aradım...
"Hay hay" dediler, Kürtçe tercüman bulmak için iki gün izin istediler
ve çevirme ücretinin de 180 lira artı KDV olduğunu belirttiler...
"Hay hay" dedim, fatura bilgilerimi gönderdim,
yazımın Kürtçe tercümesini beklemeye başladım.
*
İki gün sonra...
Türkiye Çevirmenler Derneği'nden aradılar...
"Kürtçe tercüman bulduklarını, hatta 8 tane Kürtçe tercümana
başvurduklarını, ancak 8 tercümanın da bu yazıyı Kürtçeye çevirmek
istemediğini" söylediler...
*
Allah Allah!
Niye birader?
"Yazının içeriğini uygun bulmamışlar!"
*
(Bu arkadaşlar "yeminli" tercüman ama, yeminleri bi acayip...
İçeriğini beğenirlerse, tercüme ediyorlar, beğenmiyorlarsa,
etmiyorlar... Sanırsın, tercüman değil, sansür kurulu!)
*
İşte böyle...
Terör, bizi bölemez.
Lisan, böler.
Cart diye.
Bizi bize yabancı eder.
Kanıtı da bu yazı.

GÜN İSİMLERİ

HAFTA
Farsça kökenlidir, yedi anlamındaki "heft" kelimesinden gelmektedir.
Azerbaycan'da YEDDİCE olarak adlandırılır.

PAZAR
Farça kökenlidir;  "ba" yemek, "zar" yer anlamındadır.
İngilizce'si SUNDAY, güneş anlamındaki SUN kelimesinden "Sun"s Day" şekllinde türetilmiştir.
Azerbaycan'da iki haftanın arasındaki gün anlamında ARAGÜN olarak isimlendirilmektedir.

PAZARTESİ
Türkçe'de PAZAR kelimesine ek olarak sonrası anlamında "ertesi" eklenerek türetilmiştir.
İngilizce'de "moon" ay anlamındaki kelimeden türetilmiş, MONDAY - AYGÜNÜ anlamındadır.
Türkmen dillerinde haftanın birinci günü olarak kabul edilir ve BAŞGÜN olarak isimlendirilmektedir.

SALI
Arapça ve İbranice'de üçüncü anlamındaki "sülüs" kelimesinden gelmektedir.
İngilizce'de TUESDAY, Roma Savaş Tanrısı Mars anlamındaki TIW kelimesinden, "Tiw's Day" şeklinde türetilmiştir.
Azerbaycan'da temizlik ve süsleme günü anlamında TOZGÜN olarak isimlendirilmektedir.

ÇARŞAMBA
Farsça dört anlamındaki "çahar" ve gün anlamındaki "şamba" kelimelerinden türetilmiştir.
İngilizce'de WEDNESDAY, İskandinavların Baba Tanrısı ODIN için "Woden's Day" şeklinde türetilmiştir.
Azerbaycan'da ateş anlamındaki "od" kelimesinden ODGÜN olarak türetilmiştir.

PERŞEMBE
Farsça beş anlamındaki "penç" ve gün anllamındaki "şamba" kelimelerinden türetilmiştir.
İngilizce'de THURSDAY, İskandinav Yıldırım Tanrısı THOR için "Thor's Day" şeklinde türetilmiştir.
Türkmen'ler haftanın ilk günü olarak pazartesiyi kabul ettikleri için ortadaki gün anlamında ORTAGÜN olarak isimlendirmektedir.

CUMA
Arapça'da toplanma anlamında "cuma" kelimesinden gelmektedir. 
İngilizce'de FRIDAY, İskandinav Aşk Tanrısı FREYJA için, "Freyja"s Day" şeklinde türetilmiştir.
Karaçay-Balkar ve Kuman dillerinde iyi ve kutsal gün anlamında YEYGÜN kullanılmaktadır.

CUMARTESİ
CUMA kelimesini arkasına "ertesi" eklenmesiyle oluşturulmuştur.
İngilizce'de SATURDAY, "Saturn's Day" olarak türetilmiştir.
Azerbaycan'da akraba ve halk günü anlamında ELGÜN olarak kullanılmaktadır.

BİR ÖNERİ
Neden biz de bunların Türkçe karşılıklarını oluşturmuyoruz.
Örneğin YEDİCE'nin günleri 
İLKGÜN - İLKERTESİ - ÜÇÜN - ORTAGÜN - BEŞİN -  CUMA (Kur'an-ı Kerim'de suresi olan bir isim olarak aynı kalmalı) - CUMARTESİ


--
Prof.Dr. Mustafa Asım ŞAFAK,
Yakın Doğu Üniversitesi Tıp Fakültesi
Cerrahi Tıp Bilimleri Bölüm Başkanı
KBB Anabilim Dalı Başkanı
NEMJ Baş Editör
Lefkoşa, KKTC

Mobile Phone KKTC: 0 542 877 55 66 
                         TC: 0 532 361 18 90
http://masafak.tripod.com