Mustafa Asım Şafak kim?

Fotoğrafım
Antalya, 05323611890 masafak@gmail.com, Türkiye

MEVLANA

Evreni öğrendim.
Sonra evreni aydınlatmanın yollarını öğrendim.
Sonunda evreni aydınlatabilmek için önce çevreni aydınlatabilmek gerektiğini öğrendim.
MEVLANA CELALEDİN RUMİ

--
Prof.Dr. Mustafa Asım ŞAFAK,
Yakın Doğu Üniversitesi Tıp Fakültesi
Cerrahi Tıp Bilimleri Bölüm Başkanı
KBB Anabilim Dalı Başkanı
NEMJ Baş Editör
Lefkoşa, KKTC

Mobile Phone KKTC: 0 542 877 55 66 
                         TC: 0 532 361 18 90

http://masafak.tripod.com

FOTOĞRAFLARIMDAN BİRKAÇ ÖRNEK

https://plus.google.com/photos/114135949564329730367/albums/5821337219412422097

--
Prof.Dr. Mustafa Asım ŞAFAK,
Yakın Doğu Üniversitesi Tıp Fakültesi
Cerrahi Tıp Bilimleri Bölüm Başkanı
KBB Anabilim Dalı Başkanı
NEMJ Baş Editör
Lefkoşa, KKTC

Mobile Phone KKTC: 0 542 877 55 66 
                         TC: 0 532 361 18 90

http://masafak.tripod.com

NEDEN SİNİRLENİNCE, KIZINCA BAĞIRIRIZ?

Hindu bir keşiş yıkanmak üzere gittiği Ganj nehrinin kıyısındayken, birbirine kızgınlıkla bağıran aile üyeleri görür. Öğrencilerine döne ve gülümseyerek onlara şöyle sorar.
- "Neden insanlar birbirlerine öfkeli bir şekilde bağırırlar?"
Öğrenciler bir süre düşünürler, içlerinden biri
-"Çünkü sükûnetimizi kaybederiz ve bağırırız" der. 
- "Ama hemen yanınızdayken neden ona bağırıyor olabilirsiniz? Ona söylemek istediklerinizi yumuşak bir şekilde de söyleyebilirsiniz"
diye sorar Keşiş.
Öğrenciler başka cevaplar da verdiler ama hiç biri diğer öğrencileri tatmin edecek şekilde bir cevap veremez. En sonunda keşiş şu açıklamayı yapar.
- "İki insan birbirine kızgınken kalpleri birbirinden uzaklaşır. Bu uzaklığa rağmen kendisini duyurabilmek için bağırmak zorunda kalır. Ne kadar kızgınlarsa uzağı yakın edebilmek için o kadar çok bağırmaları gerekir. İki insan birbirine âşık olduğunda ne olur? Birbirine bağırmaz tam tersi yumuşak bir şekilde konuşur. Çünkü kalpleri dip dibedir. Aradaki mesafe ya yoktur ya da yok denebilecek kadar azdır..."
Keşiş devam eder
- " Birbirlerini daha çok severlerse ne olur? Konuşmadan sadece fısıldaşarak daha da yakınlaşır ve sevgi düzeyini arttırırlar. En sonunda fısıldaşmaya da gerek kalmaz sadece birbirleri ile bakışırlar ve bu yeterlidir. Bu da insanların birbirlerini sevdiklerinde yakınlaşma anlamında ulaşabilecekleri son noktadır"
Öğrencilerine bakar ve şöyle der;
- "Tartışırken gönüllerin birbirinden uzaklaşmasına izin vermeyin. Birbirinizden daha da uzaklaşmanıza yol açacak kelimeler sarf etmeyin çünkü bir de bakarsınız ki bir gün o kadar uzaklaşmış olursunuz ki geri dönüş yolunu bulmak mümkün olmaz."

--
Prof.Dr. Mustafa Asım ŞAFAK,
Yakın Doğu Üniversitesi Tıp Fakültesi
Cerrahi Tıp Bilimleri Bölüm Başkanı
KBB Anabilim Dalı Başkanı
NEMJ Baş Editör
Lefkoşa, KKTC 

Mobile Phone KKTC: 0 542 877 55 66 
                         TC: 0 532 361 18 90

http://masafak.tripod.com
 

NESİLLER ARASI KRONOLOJİK ANALİZ

Baby Boomer Kuşağı (1946-1964 Arası Doğanlar)
 
En yaşlısı 66, en genci 48 yaş civarında. Bunlara "Sandviç Kuşağı" da deniyor, çünkü aynı evde önce çocuklarına, sonra yaşlanan ana-babalarına baktılar. Dünyanın insan hakları hareketlerini, radyonun altın çağını, Türkiye'nin ise ihtilali ve çok partili döneme geçiş sancılarını yaşadığı yıllar. Sadakat duyguları yüksekti, kanaatkarlardı; aynı yerde uzun süre çalıştılar. Teknoloji kimine yakın kimine uzak oldu, çok benimse(ye)mediler. Aslında babaları gibi otoriteye saygılılardı. İçlerinden en idealistleri toplumsal haksızlıklara isyan edip 68 gençlik hareketlerinin kahramanı olurken, büyük çoğunluk hayattan beklediklerini elde ettiğini düşünerek tatmin ve mutlu oldu. İkinci Dünya Savaşı'ndan hemen sonraki "nüfus patlaması" yıllarında doğan bu 1 milyar bebeğe "Baby Boomers" deniyor. Bu kalabalık bebek nüfusu büyüdükçe, ihtiyaçlarına göre çeşitli sektörler de her on yılda bir müthiş büyüme gösterdi. 1960'lı yıllar televizyon yılları; 70'ler fast food; 80'ler - bebekler evlenme çağına geldiği için - gayrimenkul yılları; 90'lar, artık sıra yaşam kalitesini yükseltmeye geldiği için, mikrodalga gibi elektronik ev aletleri ve ardından, iletişim patlamasıyla internet ve cep telefonu yılları oldu. 2000'lerde artık yaşları 50'yi geçmişti, ceplerinde paraları vardı, ömrün uzadığını biliyorlardı, "iyi yaşlanmak" hatta mümkünse yaşlanmamak için sağlık ve güzellik-bakım sektörlerini de patlattılar.
Savaş sonrasının yokluklarını, sıkıntılarını unutmadılar, zenginleşmenin tadını aldılar.

X Kuşağı (1965-1979 Arası Doğanlar)
 
Dünyanın petrol krizini, Türkiye'nin ise sağ-sol çatışmalarını yaşadığı yıllar. En yaşlısı 47, en genci 33 yaşında. Dünyaya gözlerini, merdaneli çamaşır makinesi, transistorlu radyo, bantlı teyp ve pikapla açtılar. Sadakat duyguları duruma göre değişir, daha iyi kariyer imkanları ararlar, çoğu (teknolojik devrime denk geldiklerinden) teknolojiyi kerhen, zorunluluktan kullanmaya başladılar. (Abilerinin ablalarının aksine a-politik hale getirildiler ama yine de) Toplumsal sorunlara duyarlılar, iş motivasyonları yüksek, otoriteye saygılı ve kanaatkarlar.
Kadınlar iş gücüne katılmaya başladı. Daha (iyi yaşamak için, daha) az çocuk sahibi oldular. (Özellikle gözlerini Özal'lı yıllarda açanlar) Paraya daha fazla odaklandılar ve bireycilik önem kazandı. Boşanma, HIV, uyuşturucu gibi kavramlarla tanıştılar.
 
Y Kuşağı (1980-1999 Arası Doğanlar)
 
En yaşlısı 32, en genci 13 yaşında. Sadakat duyguları az. Teknoloji hayatlarında pek çok şeyin simgesi. Narsist, bireyci ve girişimciler. Çalışmaktan hoşlanmıyor, eğlenceyi, kazanmayı çok seviyorlar.
Beklentileri yüksek ama bedelini ödemek istemiyorlar. Hızlı tüketiyorlar. Türkiye'de yağ kuyruklarını, benzin sıkıntısını yaşamadıkları için "her şey her zaman böyleydi ve böyle olacak" sanıyorlar. Eş zamanlı olarak birkaç işi birden yapabilirler. Kitlesel olanı değil, kişiye özel olanı seviyorlar. Türkiye nüfusunun yaklaşık yüzde 25'i bu kuşaktan. Çok önemli bir diğer faktör ise "akran onayı". Sıra arkadaşının, mesai arkadaşının, internetteki oyun arkadaşının önermediği ve onaylamadığı bir ürün ile Y'nin buluşması çok zor. Standart olanı sevmez, kendine özel olanı ve üstelik "hemen şimdi" ister, öyle -cek, -cak'larla işi olmaz.
Y'nin dikkatini çekmek istiyorsanız, mesajınızı, markanızı, iletişiminizi sadeleştirmeniz gerekir. Girişimcilik en önemli özelliklerindendir, özgüvenleri biraz abartılıdır.

Z Kuşağı (2000-2012 Arası Doğanlar)
 
"İnternet kuşağı" da denen bu ufaklıkların en büyüğü henüz 12 yaşında. Bunlar tam teknoloji çağı çocukları. Taşınabilen, hep yanlarında olan küçük aygıtları, bilgisayar, MP3 çalar, i-Pod'ları, cep telefonları, DVD oynatıcıları ayrılmaz
parçaları. Onlar, ev ödevi yapamadıklarında "elektrikler kesildi, ondan yapamadım" değil; "internet bağlantım kopuktu" diyen kuşak. Yeni teknolojik olanaklarla iletişim ve ulaşım kolaylıkları ile hep bir aradalar. Uzakta olsalar bile ufak cihazlarıyla her an sözel, hatta görsel iletişim kurarak, birbirlerine bağlanabiliyorlar. Onlar, önceki kuşaklardan farklı olarak, 'network' gençleri; çeşitli ağların üyeleri oluyorlar.
Uzaktan da ilişki kurabildikleri için, fiziksel olarak tek başlarına, yalnız yaşıyorlar ve yaşayacaklar. Aynı anda birden fazla konuyla ilgilenebilme becerileri gelişiyor. İnsanlık tarihinin, el, göz, kulak vb gibi motor beceri senkronizasyonu en yüksek nesli. Ancak bu avantajlar, dikkat ve konsantrasyon zorluklarıyla dezavantaja da dönüşebiliyor. Sorgusuz yaşayacaklar çünkü, iş yaşamına atıldıklarında karar
vermelerini gerektiren her şey sistemler tarafından yapılıyor, yapay zeka tarafında karar veriliyor olacak. Çok diplomalı, uzman ve buluşçu olacaklar. Yaşamlarında otorite kavramının önemi kalmayacak. Tatminsiz, kararsız
ve doğuştan tüketiciler. 
-- 
Prof.Dr. Mustafa Asım ŞAFAK,
Yakın Doğu Üniversitesi Tıp Fakültesi
Cerrahi Tıp Bilimleri Bölüm Başkanı
KBB Anabilim Dalı Başkanı
NEMJ Baş Editör
Lefkoşa, KKTC 

Mobile Phone KKTC: 0 542 877 55 66 
                         TC: 0 532 361 18 90

http://masafak.tripod.com
 

YANILSAMA

Bazen hiç görmedim dediğimiz anlar bu anlar olsa gerek. Aşağıdaki linki tıklayın şaşıracaksınız.


http://www.msf-usa.org/motion.html

--
Prof.Dr. Mustafa Asım ŞAFAK,
Yakın Doğu Üniversitesi Tıp Fakültesi
Cerrahi Tıp Bilimleri Bölüm Başkanı
KBB Anabilim Dalı Başkanı
NEMJ Baş Editör
Lefkoşa, KKTC 

Mobile Phone KKTC: 0 542 877 55 66 
                         TC: 0 532 361 18 90

http://masafak.tripod.com
 

CICERON'a GÖRE CEMİYET

Cemiyetin yapısı:
1-fakir çalışır,
2-zengin 1 i sömürür,
3-asker her ikisini de korur,
4-mükellef  üçü için öder ,
5-serseri dördünün adına istirahat eder,
6-Ayyaş beşi için içer,
7-Bankacı ilk altıyı dolandırır,
8-Avukat ilk yediyi aldatır,
9-Hekim sekizini de öldürür,
10-Mezarcı dokuzunu da gömer,
11-politikacı da 10 ların sayesinde yaşar.

Théorie de Cicéron (106 Av JC-43 Av JC)
İkibin yıldır dünya değişmemiş!


La société est ainsi faite :

1 - Le pauvre : il travaille
2 - Le riche : il exploite le 1
3 - Le soldat : il défend les deux
4 - Le contribuable : il paye pour les trois
5 - Le vagabond : il se repose pour les quatre
6 - Le poivrot : il boit pour les cinq
7 - Le banquier : il escroque les six
8 - L'avocat : il trompe les sept
9 - Le médecin : il tue les huit
10- Le croquemort : il enterre les neuf
11- Et le politique : il vit des dix .

Depuis deux mille ans, le monde n'a pas changé !

--
Prof.Dr. Mustafa Asım ŞAFAK,
Yakın Doğu Üniversitesi Tıp Fakültesi
Cerrahi Tıp Bilimleri Bölüm Başkanı
KBB Anabilim Dalı Başkanı
NEMJ Baş Editör
Lefkoşa, KKTC 

Mobile Phone KKTC: 0 542 877 55 66 
                         TC: 0 532 361 18 90

http://masafak.tripod.com