Mustafa Asım Şafak kim?

Fotoğrafım
Antalya, 05323611890 masafak@gmail.com, Türkiye

ATATÜRKÜN İZMİR'DEKİ İLK GÜNÜ

ANA SAYFA: http://masafak.tripod.com

Atatürk'ün başyaveri Salih Bozok anlatıyor :
Başkumandan, düşmandan kurtardığı İzmir'de geçireceği ilk geceyi
yaşıyordu. Mustafa Kemal Pasa İzmir'de ilk gecesini çalışarak geçirdi.
Zengin bir sofra hazırlandığı halde ufak tefekle karnını doyurdu ve geç vakitlere kadar çalıştı.
Ertesi sabah erkenden uyandık.
Hafif bir kahvaltıdan sonra vilayet konağına gittik.
Vali, İngiliz konsolosu ile konuşuyordu.
Biz gelince vali ayağa kalktı ve konsolos ile Mustafa Kemal Paşa'yı tanıştırdı.
Konsolos iyi Türkçe biliyordu.
Paşa valiye sordu: "Konu nedir ?"
Vali anlattı: "Sayın konsolos, İngiliz tebası vatandaşlarla Rum ve ermeni azınlığın güven altında olup olmadığından endişeleniyorlar. Ben kendilerine herkesin
güven altında olduğunu bildirdim".
Mustafa Kemal Pasa konsolosun Türkçe bildiğini biliyordu, buna rağmen
kendisine valiyi muhatap aldı: "Ee, peki daha ne istiyormuş ?"
Bu soruya konsolos Türkçe cevap verdi:
"Tebamız için hükümetinizden yazılı teminat istiyorum !"
Paşa: -"Ne yani, Yunanlılar zamanında siz tebanızı daha emniyette mi görüyordunuz?"
Konsolos kasılarak: -"Evet" dedi, "Yunanlılar buradayken tebamızı daha emniyette
görüyorduk."
-"Öyleyse buyurun, tebanızla birlikte Yunanistan'a gidin, efendim !"
Konsolos sinirlenerek sesini yükseltti: -"Yani majestelerimin hükümetine savaş mı açıyorsunuz ?"
Paşa: -"Siz kiminle neyi konuştuğunuzu biliyor musunuz? Ben Millet
Meclisinin başkanı ve Türk orduları başkomutanıyım. Savaş açmaya da barış yapmaya da
tam yetkiliyim. Peki siz kimsiniz ?! Hükümetiniz adına savaş ve barış görüşmeleri yapmaya yetkili misiniz? Böyle bir yetkiniz varsa görüşelim.
Yoksa (eliyle kapıyı gösterdi) buyurunuz dışarıya, efendim !.. "
Konsolos, Mustafa Kemal Paşa'nın son sözleri üzerine sapsarı kesildi ve tek bir kelime söylemeden kapıdan çıktı gitti.
Mustafa Kemal Pasa, adamın arkasından valiye döndü:
-"Bunlara yüz vermeyin vali bey! Bir donanma önünde pısacak, bir blöf karşısında yelkenleri suya indirecek bir devletçik sanıyorlar bizi!
Küstahlık derecesine bakın, bana 'savaş mı açıyorsunuz ?' diye soruyor.
Barut kokan bir odada adamın sorduğu şeye bak !.. Savaş halinde değiliz sanki !"
Birkaç saat sonra, İngiliz donanması komutanı hükümet konağının kapısından girerek Mustafa Kemal Paşa'nın odasına yöneldi. Nazik fakat öfkeli bir hali
vardı. Ruşen Eşref kendisine ne istediğini sordu.
-"Başkomutan Mustafa Kemal Pasa ile görüşmek istiyorum !.."
Birlikte odaya girdiler, kapı kapandı.
Amiral: -"Çok güç koşullar altında bir savaş kazandınız, sizi asker olarak içtenlikle kutlarım. Çanakkale'deki başarınızı rastlantıya borçlu olmadığınız kanıtlandı böylece. Büyük bir askerle tanıştığım için memnunum." diyerek övgüler yağdırmaya başladı.
Paşa, bıkkın bir ifadeyle: -"Bunları geçin amiral. Çok işimiz var. Asıl konuya gelin" dedi..
Amiral bu tavır karşısında bocalayarak konuya girdi: -"İzmir'de tebamız ve sizin azınlıklarınız Ermeniler, Rumlar var. Yeni askeri yönetim altında bu insanların statüsü nedir? Güvende midirler?"
-"Hiç kuskunuz olmasın amiral. Tebanız ve azınlıklar hükümetimizin koruması
altındadır. Suç işlemeyenler, kendilerini güvende sayabilirler"
-"Peki suç işleyenler ?"
-"Suç isleyenler sayın amiral, muhtemelen sizin ülkenizde de olduğu gibi, adaletin huzuruna çıkar. Suçlu olanlar, cezalarını çekerler."
-"Fakat Paşa Hazretleri, fevkalade günler geçirdik. Yunan ordusundan cesaret alan Rumlar şımarıklık yapmış olabilir. Bugün bu insanlar yerli
halkın düşmanlığı ile yüz yüzedirler. Ermenilerin biliyorsunuz  büyük bir bölumu göçe zorlandı ve önemli bir bölümü hayatlarını  kaybetti. Bu ruh
haliyle Yunan ordusu ile işbirliği yapmış, bazı  Türklere zor günler geçirtmiş olabilirler.. Bunlar, fevkalade günlerin olaylarıdır, bağışlanması, hoş görülmesi gerekir. Eğer bu kişiler  halkın husumetine bırakılacak olursa, bütün dünya aleyhinize kıyameti  koparır !..."
Son cümleye kadar amirali sakince dinleyen Mustafa Kemal Paşa,"dünyanın koparacağı gürültü" ile tehdit edilince amiralin sözünü kesti:
-"Üstünlük pozunuzu derhal bir kenara koyunuz amiral! Milletleri tehdit etmekten de vazgeçiniz. İngiltere ve müttefiklerinin kıyamet  koparıp koparmayacağını düşünmem bile! Bunlar memleketin dahili  işleridir ve de sizin bu işlere karışmanıza müsaade etmem..  Majestelerinin devleti bizim azınlıklarla uğraşmaktan vazgeçsin.
Kim  ki bize saygı beslemez, bizden de saygı beklemeye hakkı olmaz"
Amiralin yüzü bembeyaz oldu: -"İngiliz hükümetinin tebasini her yerde koruma hakkı devletler hukuku teminatı altındadır. Avrupa devletleriyle birlikte arkaladığımız Rum ve Ermenilerin güven içinde bulundurulmasını sadece rica ettik. Yoksa  biz bu güvenliği sağlayacak güçteyiz..."
Paşa: -"Arkaladığınız Yunan ordusunun denizde yüzen cesetlerini herhalde görmüş olmalısınız. Ordumuz asayişi sağlamıştır. İzmir limanını  donanmanıza kapatıyorum.
İsterseniz, tebanizi gemilerinize doldurabilirsiniz.
Donanmanızın en kısa zamanda limanı terk etmesini istiyorum !"
Sert sözler karşısında amiral ne yapacağını şaşırdı:
-"İngiltere'ye savaş mi acıyorsunuz ?"
 Paşa:  -"Savaş açmak mı? Siz yoksa Sevr antlaşmasının halen yürürlükte olduğunu mu sanıyorsunuz? Biz onu çoktan yırtıp attık bile. Karşımda  serbestçe oturuşunuzu, sizi konuk saymama borçlusunuz! Fakat  nezaketimizi kötüye kullanmanıza müsaade edemem. Şu anda hukuken "barış antlaşması yapmamış" iki
devletiz. Savaş hukuku halen  yürürlüktedir. Gemilerinizi derhal karasularımızdan çekmenizi size  tekrar ve son defa ihtar ediyorum!..."
Bir balmumu heykeline döndü amiral....
Sert adımlarla girdiği Mustafa Kemal Paşa'nın odasında oturduğu sandalyede küçüldükçe küçüldü ve sonunda kekeleyerek:
- "Affedersiniz! " dedi, yerlere kadar eğilerek geri geri kapıya
gidip dışarı çıktı.
Olay kısa süre içinde şehirde duyuldu...
İngiliz ve Fransızlar kendi uyruklarını gemilere bindirmeye başladılar. Birkaç saat sonra da sessizce çekilip gittiler....
Türkiye Atatürk'tür, Atatürk Türkiye'dir

Dr. Mustafa Asım ŞAFAK
0 532 361 18 90
http://masafak.tripod.com/

TÜRK SANAT MÜZİĞİ

YUZLERCE  DINLEYEBILECEGINIZ GUZEL  SARKILARLA / NOTALARLA DOLU  BIR SITE.
http://www.turksanatmuzigi.org/sarkilarimiz/arsiv/2426-otomobil-ucar-gider.html

--
Dr. Mustafa Asım ŞAFAK
0 532 361 18 90
http://masafak.tripod.com

KIZILDERILIDEN TEK KELIMELIK HAYAT DERSI.

ANA SAYFA: http://masafak.tripod.com/

Cherokee kabilesinin yaslilarindan biri hayat, ask ve evlilik uzerine konusurken sunlari soyluyor:
"Icimizde iki kurt var ve bunlarin arasinda da korkunc bir savas.
Kurtlardan biri; korkuyu, ofkeyi, kiskancligi, pismanligi, acgozlulugu, kibiri, kendine acimayi, kuskunlugu, asagilik duygusunu, yalanlari, ustunluk taslamayi ve benciligi temsil ediyor.
Digeri ise; zevki, huzuru, sevgiyi, umudu, paylasmayi, comertligi, dinginligi, alcak gonullulugu, nezaketi, yardimseverliligi, dostlugu, anlayisi, merhameti ve inanci temsil ediyor."
Genclerden biri "hangi kurt kazanacak?" diye soruyor ve yasli adam kisaca cevap veriyor:

"Beslediginiz...."

--
Dr. Mustafa Asım ŞAFAK
0 532 361 18 90
http://masafak.tripod.com/

Biraz gülelim, Leman Dergisinden Metin Üstündağ imzalı öykü

ANA SAYFA: http://masafak.tripod.com/

Bim'e doğru yola çıktım.
Zaten iki adım ötesi Bim.
Annemin terliklerini giyip çıkayım lan dedim,
kim iki saat şimdi bağcık bağlayacak.
Ama olgun bir erkekte eğreti duran şeylerin başında anne terliği geliyormuş canlar,
Ben bunu anladım.
Bim her zamanki gibi sakindi.
Klima çalışıyor ama soğutmuyordu.
Nasıl bir klima lan bu diyerek incelemeye başladım.
Ama Görevli beni balici sandı,
çünkü ayaklarımda da acayip terlikler
altımda Çamaşır suyu sıçrayıp da rengi atmış bir pijamayla
pek de güzel bir gaspçı havası veriyordum.
'Abi bu klima üflemiyor galiba' dedim.
Ama cevap vermedi, işine döndü.
Tam arkamı dönüp gidecekken tanıdık bir ses duydum.
Pek bir tanıdık.
Sanki bir zamanlar kulağıma
'aşkım' ,'seni Seviyorum' diyen bir ses.
Yavaşça arkamı döndüm.
Evet, eski sevgilimdi bu.
Bir zamanlar sevdiğim kadındı.
Bir zamanlar elele tutuşarak mal gibi gezdiğimiz kadın.
Şimdi nişanlısıyla Bim'e gelmiş alışveriş yapıyordu.
Bir zamanlar aşık olduğum kadındı bu.
Evet bir zamanlar uğruna canımı verebileceğim kadındı bu.
Ben şaşkınlıktan elimdekileri yere düşürünce ,
Bunlar birden irkildi ve hemen arkasını döndü.
Ben, beni görmesinler diye hızlıca aşağıya eğildim
ama lanet olası Bim'de raf diye bir şey yok ki.
Tansaş olsa arkadaki adam seni göremez
ama raf yerine kolilerde ürün sergileyen Bim sayesinde saklanamadım.
Peki size sorarım.
Siz arkanızı döndüğünüzde,
devekuşu gibi saklandığını sanan
ama ayağında ufak numara anne terlikleriyle
sıçar gibi çömelmiş
ve kıç çatalı gözüken bir adam görseniz ne yaparsanız?
İşte onlar da öyle yaptılar.
Bastılar kahkahayı.
Yavaş ve gurur yıkılmışça ayağa kalktım.
Gözlerine baktım.
Bana baktı,
mahzun bir bakış görmek isterdim ama alay ediyordu resmen. Ayaklarıma bakıyordu.
Anne terliği giymiş, parmakları ucundan çıkmış bir ayak.
Buydum işte.
Sen bu adamla bir zamanlar çıkmıştın.
Şimdiki sevgilin çok iyi giyinmiş ama bir bak bakayım ona.
Bim'de bu şıklık?
Sence de biraz samimiyetsiz değil mi?
Ben en azından yakışıyorum buraya.
İçimden geldiği gibiyim.
Böyle düşündüm ama sonra has..tr dedim.
Adam kapmış kızı,ben de lavuk gibi pijamayla terlikle geziyorum. Kim naapsın lan beni.
'Nasılsın görüşmeyeli?' dedim.
'İyiyim' dedi.
'Ne güzel' dedim.
'hıhı'dedi.
Gittikçe gerginleşiyordu ortam.
Yeni sevgilisi kıllandı mı acaba diye baktım
ama nasıl olsa bu lavuktan bir zarar gelmez'
düşüncesi hasıl olduğundan zerre umrunda değildim herifin.
Adam en ucuz kangal sucuğu seçmekle meşguldu.
'Niye böyle olduk biz?' der gibi baktım.
'Ne diyorsun?' der gibi baktı bana.
'Niye böyle olduk diyorum?' der gibi tekrar baktım.
'Ne diyorsun anlamıyorum' der gibi tekrar baktı bana.
'Neyse s..ktir et'der gibi baktım.
S..tir etti alışverişe devam etti.
Bir güle güle demeden.
Gözyaşlarımı saklayarak elimden düşürdüklerimi aldım
ve kasaya gittim.
Bir de peçete aldım, gözyaşlarımı silmek için.
Kasadaki görevli yine baliciymişim gibi baktı bana,
'Paran var mı' der gibi baktı ,
bana bakmasın artık kimse.
'Al lan paranı der gibi uzattım ,
para üstü beklemeden çıktım
ama sonra hemen geri dönüp şahsiyetsizce aldım paranın üstünü.
Tam çıkacakken fiş almayı unuttuğum aklıma geldi.
Dönüp onu da aldım.
Bir romantizm de yaşayamadık be.
Eve giderken Serkan geldi yavaşça yanıma.
Tek dostum,yoldaşım,üzgün olduğumu anlayabilen tek insan.
'Abi bir şey diycem.
Pijamanın kıçında delik var,
Kıçın gözüküyor, baya da büyük'
O günden beri evdeyim.
Bim'e de kapıcıyı yolluyorum.
METİN ÜSTÜNDAĞ (Leman Dergisi)

--
Dr. Mustafa Asım ŞAFAK
0 532 361 18 90
http://masafak.tripod.com/

Doğan Cüceloğlu'ndan "2010'da Mutlu Günler İçin Birkaç Söz "

ANA SAYFA: http://masafak.tripod.com/

2010'da Mutlu Günler İçin
Birkaç Söz de Benden

Yeni yıla girdik; o nedenle geçen hafta başladığım "Anneye mektup-2" yerine, mutlu olmak için yeni yılda geliştirmemiz gereken farkındalıklar üzerine yazmak istedim.

Mutlu olmak istiyor musunuz?
Eğer normal, sağlıklı bir insansanız, bu soruyu tuhaf bulacaksınız. Kim istemez mutlu olmayı? Bu yazımda, İngiliz ekonomisti Richard Layard'ın Happiness (Mutluluk) adlı kitabında belirttiği yedi temel etkeninden söz edeceğim¹.

Bu etkenler değişik toplumlarda yüzlerce mutluluk araştırmasının verileri incelenerek ortaya konmuştur. Ve ilk beş etken tüm toplumlarda aynı sırada kendini göstermiştir.

Araştırmalar mutluluğun yedi temel etkeni olarak şunları göstermiştir:
1- Sağlıklı aile ilişkileri: Evet, ilk etken aile ilişkileri olarak ortaya çıkmaktadır. Aile ilişkileri kendiliğinden sağlıklı olmaz; çiçek bakar gibi ilişkiye özen göstermek gerekir. Umarım 2010 içinde iş ve aile dengesini kurmaya özen gösterirsiniz. İş yaşamında başarılı olmak herkes için önemli; özellikle erkekler için iş başarısı onların kendilerini tanımlamalarının vazgeçilmez bir parçası; ama gördüğünüz gibi iş başarısı kendi başına insanı mutlu etmeye yetmiyor. Araştırmalar, insan mutluluğunda en önemli etkeninin sağlıklı aile ilişkileri olduğunu gösteriyor.
2- Geleceğe güven duygusu: Araştırmalar, sahip olunan paranın miktarının değil, geleceğe duyulan güven duygusunun mutluluğun temelinde yattığını gösteriyor. Bir emeklilik hesabı size güven duygusu vererek mutluluğuna katkıda bulunabilir. İsveç, Norveç ve Danimarka gibi sosyal devlet anlayışı içinde yönetilen İskandinav ülkelerinde ortalama mutluluk ABD'den daha üst düzeyde görülüyor. ABD'de parası olan geleceğe güven duyamıyor.
3- İşini anlamlı bulmak: Kişi anlamlı bulduğu işi yapınca daha mutlu oluyor, daha fazla para aldığı halde işi anlamsızsa, iş onu mutlu etmiyor. Yeni yılda umarım ya işinizi daha anlamlı bulmanın yollarını keşfedersiniz, ya da gönlünüze hitap eden yeni bir iş bulursunuz.
4- Arkadaşlar ve sosyal çevremiz: Eski tabiriyle mahallemiz, komşularımız, ahbaplarımız mutluluğumuzun temel nedenlerin biri. Yeni yılda arkadaşlıkları, dostlukları yaşamımızda canlı tutmaya özen gösterelim; günaydın diyelim, daha çok gülümseyelim.
5- Sağlıklı olmak: Bakın sağlık sıralamada beşinci sırada yer alıyor; ben, "her şeyin başı sağlık" algılaması içinde bu etkeni ilk sırada bekliyordum. İlk sırada değil ama yine çok önemli, ilk beşe giriyor. Demek ki onsuz da mutlu olunamıyor. Umarım 2010'da yediğinize, içtiğinize, sporunuza özen gösterirsiniz.
6- Özgür olmak: Araştırmalar gösteriyor ki, kendi kararlarını verebilen, seçimlerini yaparken özgür olduğunu düşünen insan daha mutlu. Ben buna "kişinin kendi yaşamında var olması" diyorum. Umarım yeni yılda yaşamınızda var olmanın yollarını bulursunuz; "el âlem ne der?" diye yaşamaktan vazgeçerek
"kendi gözünüze hesap vererek yaşarsınız." 

7- Pusula değer ve ilkelerin olması: Mutluluğun yedinci önemli etkeni kişiye yol gösterecek değer ve ilkelerin bulunmasıdır. Sık sık karşılaşmışımdır; taksi şoförü büyük bir gurur ve hoşnutlukla, "üç çocuğum var; çok şükür hiçbirinin boğazından haram lokma geçmedi. Babam bana haram ekmek yedirmedi, ben de çocuklarıma haram yedirmedim," demiştir. Herhalde bu ifadenin "kendi gözünüze hesap vererek yaşamak"la ne kadar sıkı ilişki içinde olduğunu görüyorsunuzdur. Yeni yılda günlük yaşamınızda pusula gibi kullanacağınız temel değer ve ilkelerinizi gözden geçirin ve onlarla bütünleşerek yaşamaya özen gösterin.

Doğan Cüceloğlu (03.01.2010) (02.01.2010 tarihli Habertürk gazetesinde yayınlanmıştır)
¹Richard Layard. (2005.) Happiness: Lessens From A New Science. New York: The Penguin Pres.
--
Dr. Mustafa Asım ŞAFAK
0 532 361 18 90
http://masafak.tripod.com/