Mustafa Asım Şafak kim?

Fotoğrafım
Antalya, 05323611890 masafak@gmail.com, Türkiye

TÜRK OLMAK

Türk Olmak...

Aslında çok şeydir, Türk olmak.
Türk olmak, Osmanlı'nın borcunu ödemektir.
Kosova'da ve Bosna'da, Batı Trakya'da ve Makedonya'da bilmem kaç asır geçmişte kalan meselelerin hesabını vermektir. Türk olmak;

Kıbrıs'ta, Hocali'da, Anadolu'da ve Balkanlar'da soykırıma uğrayıp karşılığında yapmadığın soykırımla suçlanmaktır. Türk olmak;

Faşist olmaktır, Vatanına, milletine, tarihine sahip çıktığında...
Demokrat ve cağdaş olmaktır vatanına, milletine, tarihine sövüldüğünde...
Türk olmak, lisanının Avrupa'da yasaklanmasıdır ve yine Türk olmak kendini ve derdini anlatamamaktır.
Avrupa'da hor görülmektir,  Türk olmak, Ataların bir çok asır önce Viyana'yi kuşattiği için hoş görülmemektir

Sadece kuşatıp; Napolyon gibi bütün Viyana'yı yakmadığı için.

Türk olmak; Selanik'te Pontus Anıtı'nın, Viyana'da çiğnenen yeniçeri minberinin ve Malta'da papazın üzerine bastığı Türk bayrağı heykelinin önünden geçmektir.

Türk olmak zordur, çetindir ve eziyetlidir.
Üç kıtadan dönüp,
Bir küçük yarımadada misafir muamelesi görmektir.
Sayısız imparatorluk kurmak Türk olmaktır.

Türk olmak; Arabaya koşulan ilk atın vatanında, Ilk yazılı antlaşmanın imzalandığı yurtta, Yazının bulunduğu,
Paranın icat edildiği Her metrekaresinden bereket fışkıran bu yurtta, Kalkınmak için yabancı sermaye beklemektir.

Türk olmak; Truva'dan bu yana, Sümer'den bu yana serpilerek gelse de, tarihten eski bu topraklarda,
Bütün zamandan damıtılarak gelen yüksek değerlerine rağmen, Bir haftalık hafiza ile yaşamaktır.
Doğu Roma'yı da, Batı Roma'yı da yıkıp, Yeni Roma olan AB'ye girmeye çalışmaktır, Türk olmak.

Türk olmak;
- Mostar'da köprüdür,
- Kerkük'te kaledir,
- İstanbul'da Kızkulesi'dir,
- Anadolu'da buğdaydır,
- Çukurova'da pamuktur,
- Ege'de tütün,
- Karadeniz'de fındık,
- Trakya'da ayçiçeğidir.

Türk olmak;
- Çanakkale'de ölmektir.
- Çanakkale'de ölmeden önce düşmana su vermektir,
- Onun yaralısını sırtında kendi hastanesine taşımaktır.
- Düşmanın ardından rahmet okumak, kanlısından helallik almaktır.
- Kar yağdığında kayak yapmayı değil, evsizleri düşünmektir.
- Balkon köşesine kuşlar için, kışın ekmek kırıntısı, yazın su koymaktır.
- Yağmura rahmet, kara bereket diye bakmaktır.

Türk olmak;
- Harap bir ülkede, zengin ülkelerin müstemlekesini reddedip,
- Tahtadan kılıç ve ipten üzengi ile, paylaşacak ve sahiplenecek tek varlığı fakirlik olmasına rağmen, yedi düvele meydan okumaktır.

Türk olmak;
- Askere davul-zurna ile uğurlanmaktır,
- Belki de dönmeyeceğini bilerek.

Türk olmak;
- Annenin, şehit oğlunun ardından; 'Bir oğlum daha olsun, onu da vatan icin göndereceğim.' demesidir.
- Babanin gözyaşlarını tutarak, tabutuna son kez dokunurken 'Vatan sağolsun!' demesidir.

Türk olmak;
Her hükümetin
- Enkaz devraldığı, ama
- Ardında enkaz bırakmadığı ülkede olmaktır.

Türk olmak;
- Ecdadın yaşadığı kıtlıktan dolayı, çayın yanında gelen şekerden fazla olanı garsona geri vermektir.
- Ayni nedenle Türk olmak, yemeği ziyan etmekten korkmaktır.
- Göz hakkına, diş kirasına saygıdır.

Türk olmak;
- Evindeki bir kap aşın yarısını Tanrı misafirine vermektir.
- Kendi yerde, misafiri döşekte yatırmaktır Türk olmak.

Türk olmak;
- Milli maçta ağlamaktır.
- Ayhan Işık'a, Belgin Doruk'a aşık olmaktır.

Türk olmak;
- Aşkını ölesiye sevmektir.
- Aşkı için ölmektir,
- öldürmektir.
- Sevdiceğinin elini bir kez tutamadan, toprağa girmektir.
- En güzel aşk şiirlerini yüreğinde hissetmektir.
- Eşkiyaya türkü yakmaktır, Türk olmak.

Türk olmak;
- Yunus'u bilmektir,
- Aşık Veysel'i sevmektir.
- Mevlana'yi, Haci Bektaş-i Veli'yi ve Hoca Yesevî'yi, tek bir satırını okumasa da yüreğinde taşımaktır.

Türk olmak;
- Saz çaldığında,
- Ney üflendiğinde,
- Kös dövüldüğünde ve kaval çaldığında,
- Yüreğinin derinlerinde bir sızı sezmektir,
- Bir de Yemen Türküsü'nde...
- Hayatın sana verdiklerine 'Nasip',
- Vermediklerine 'Kısmet'demektir.
- Her işin 'Hayırlısına'inanmaktır ve
- Ağlamamak için çok gülmekten çekinmektir.

Türk olmak;
- Asya'da "Batılı",
- Avrupa'da "Doğulu" diye tepki görmektir.
- Irk sözünü bilmeden yaşamak, yaradılanı Yaradan'dan ötürü sevmektir.
- Magazin programları ile dizilerin arasına sıkışsa da, silkinip üzerindeki ölü toprağını atabilmektir.

Türk olmak;
- En zayıf gününde bile dünyaya meydan okumak,
- En dertli gününde bile her ufunetin bir şafakta biteceğini bilerek tevekkül göstermektir.

Türk olmak;
- Anadolu'da her düşen yağmur damlasına hamdetmek,
- Her çıkan başak için şükretmektir.

Türk olmak;
Medeniyetler mezarlığı Anadolu'da dik durabilmektir!
Zor iştir Türk olmak, Zor...
Yine de 

NE MUTLU TÜRK'ÜM DİYENE!!!


Kaynak:

J.F.Gökçen

ABD Seattle Fahri Konsolosu


--
Prof.Dr. Mustafa Asım ŞAFAK,
Yakın Doğu Üniversitesi Tıp Fakültesi
Cerrahi Tıp Bilimleri Bölüm Başkanı
KBB Anabilim Dalı Başkanı
NEMJ Baş Editör
Lefkoşa, KKTC 

Mobile Phone KKTC: 0 542 877 55 66 
                         TC: 0 532 361 18 90
www.masafak.com


ŞAFAK MA, MD.
Professor of Otorhinolaryngology
Head of Otorhinolaryngology Department
President of Surgical Science Division
Near East University, Faculty of Medicine
Chief Editor of Near East Medical Journal

          TR     +90 532 361 18 90


ÇANAKKALE TÜRKÜSÜ

TSK Korosu ve Klibi Eşliğinde

--
Prof.Dr. Mustafa Asım ŞAFAK,
Yakın Doğu Üniversitesi Tıp Fakültesi
Cerrahi Tıp Bilimleri Bölüm Başkanı
KBB Anabilim Dalı Başkanı
NEMJ Baş Editör
Lefkoşa, KKTC 

Mobile Phone KKTC: 0 542 877 55 66 
                         TC: 0 532 361 18 90
www.masafak.com


ŞAFAK MA, MD.
Professor of Otorhinolaryngology
Head of Otorhinolaryngology Department
President of Surgical Science Division
Near East University, Faculty of Medicine
Chief Editor of Near East Medical Journal

GSM: TRNC +90 542 877 55 66
          TR     +90 532 361 18 90


TÜRKİYE'DE KLASİK MÜZİĞİN TOHUMLARI

Size anlatacağım bu gerçek öykü yeni kurulmuş Türkiye Cumhuriyeti tarihinde bir devrime ışık tutan ve yol açan bir öyküdür.

Bu öyküyü bizzat yaşamış rahmetli müzikolog Cevat Memduh Altar'dan defalarca dinledim ve onun ağzından anlatmak istiyorum.

Yıl 1924, aylardan Haziran, Cumhuriyetimiz kurulalı 8 ay olmuş. Cumhurbaşkanı Gazi Mustafa Kemal (henüz soyadı kanunu çıkmamış) ve bir avuç arkadaşı, birbiri ardına yapacakları devrimlerin ön hazırlığını yapmakla uğraşıyorlar.

Köşk'den baş yaver Salih Bozok bey beni arıyor ve "Gazi"nin beni derhal görmek istediğini söylüyor.  Acele ile Çankaya'ya Köşk'e gidiyorum ve çalışma odasında masası başında oturan "Gazi"nin karşısına geçiyorum. "Otur çocuk" diyor ve bana bir evrak uzatıyor. "Sesli oku çocuk!!!" diyor. 

Evrak bir mektup. Sol üst köşesinde Fransızca yazılmış, "Sovyet ve Sosyalist Cumhuriyetler Birliği, Genel Sekreterliği" amblemi var. Mektup tercümesi şöyle: 

"Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı, Gazi Mustafa Kemal Paşa Hazretlerine." Bizler dost ve kardeş S.S.C.B., siz sayın cumhuriyetinize kuruluşunuzun 1.nci yıl dönümünde bir armağan vermek istiyoruz. Moskova Devlet Senfoni Orkestrası ve Korosu'nu Beethowen'in 9. Senfonisini seslendirmek üzere, günü tarafınızca belirlenen bir tarihte, Ankara'ya yollamak istiyoruz. Bu armağanımızı kabul ederseniz kıvanç duyacağız. Hürmetlerimle, Vladimir Ilyich Lenin, Genel Sekreter.

Bu mektubu okuyunca çok heyecanlandım, ve düşünmeden "Paşam, bu fırsatı kaçırmayalım" dedim. Mustafa Kemal Paşa bir an düşündü ve "Oğlum, bu konseri nerede vereceğiz. Park'ta olmaz, kapalı konser salonumuz 'yok' dedi. Bende "Paşam, müsaade ederseniz, Cebeci deki Halkevi'nin iç mekanını bu konsere uygun düzenleyelim ve konseri orada verelim" dedim. Paşa "tüm sorumluluğu üstüne alıyor musun" diye sordu. Bende 'evet' deyince; Salih Bey'e döndü, "Maarif Vekilini ara, Cevat Memduh'u ona gönderelim, gerekli hazırlıklar yapılsın;  30 Ekim 1924 akşamı bu konseri Ankara'da dinlemek istediğimizi, resmi bir yazı ile Lenin e bildirelim" dedi.

Ben eteklerim zil çalarak, ama biraz da endişeli, Köşk'ten ayrıldım. Halkevinin taş duvarları keten örtüler ile kaplandı, orkestra ve koronun yer alacağı, ahşap platform inşa edildi. Birde, girişin hemen üstüne ahşaptan merdivenle çıkılan bir cumhurbaşkanlığı locası inşa edildi. 

Büyük bir heyecanla, konser gününü beklemeye başladık. 100 küsur kişiden oluşan bu orkestra ve koro elemanları,  gruplara ayrılarak  Ankaralıların evlerinde misafir edildi. (Çünkü kalacak otel
yoktu). 
Biz konser gününü beklerken, Salih Bey tekrar beni aradı ve "Gazi"nin yanında konseri izleyeceğimi bana bildirdi. Konsere, tüm yabancı elçilik mensupları, tüm bakanlar ve millet vekilleri, orkestra üyelerini misafir eden Ankaralı aileler ve bir miktar basın mensubu davetli idiler. 

Ben "Gazi Paşa" ile Cumhurbaşkanlığı locasına geçerken, tüm orkestra ve korosu ayağa kalktı ve bizim "İstiklal Marşımızı" 4 sesle söylediler. Ben "Paşa" nın  irkildiğini ve gözlerinin dolduğunu fark ettim. Neyse herkes tekrar yerine oturdu ve çok başaralı bir konser dinledik. 

Konserden sonra verilen resepsiyonda, Salih Bey bana uzaktan işaret etti ve ben tekrar "Gazi Paşa"nın yanına gittim." "Çocuk, derhal pasaportunu hazırla! Fransa'ya gidiyorsun" dedi. Ben "Paşam niçin gidiyorum" deyince, " Bak oğlum, taşıma su ile değirmen dönmez. Sen şimdi Fransa'da gerekli müzik eğitmenlerini ikna edeceksin ve onları Ankara'ya davet edeceksin. Biz burada konservatuarı kuracağız ve eğitimli müzisyenler yetiştireceğiz" dedi.

Bu öykünün sonrasını hepiniz biliyorsunuz: Musiki Muallim Mektebi'nin konservatuara dönüştürülmesi, Riyaseti Cumhur Orkestrasının kurulması, Opera Binası'nın açılması; orkestranın çeşitli il ve 
ilçelerde klasik müzik konserleri vermesi ve halkımızın yavaş yavaş kulağının bu tip müziğe uyum göstermesi. Tabii bu ilerleme "Sivas, Sivas olalı böyle zulüm görmedi" hikayesine rağmen muvaffak  oldu. İşte bir müzik devriminin temeli böyle atılmış oldu. 

Ruslar, yemediler, içmediler, genç Türkiye Cumhuriyeti'nin 10 yıllık ilerlemesini, dokümanter bir filme aldılar. Bu filmi 1934 yılında (Atatürk sağ iken) bize armağan ettiler. Bu film TRT ve Genel Kurmay arşivlerinde olmalı. Bu film neden önemli? Film'de bahsedilen konserden bir bölümde var. Umarım TRT, (artık Rusya ile dost olduğumuza göre) bu filmi bir komünist propagandası olarak görmeyip; tarafsız bir gözle Cumhuriyet'in devrimleri nasıl gerçekleştirdiğini, ne zorluklar ve özveriler ile gerçekleştirdiğini milletimize seyrettirir.  Bizde Atatürk'ün çeşitli dil, din ve ırklara mensup, ama hepsi Anadolu insanı ve evladı olan karışık toplumdan nasıl tek bir millet, tek bir ulus yarattığını yeniden idrak ederiz.

Kaynak: Bülent Barlas
--
Prof.Dr. Mustafa Asım ŞAFAK,
Yakın Doğu Üniversitesi Tıp Fakültesi
Cerrahi Tıp Bilimleri Bölüm Başkanı
KBB Anabilim Dalı Başkanı
NEMJ Baş Editör
Lefkoşa, KKTC 

Mobile Phone KKTC: 0 542 877 55 66 
                         TC: 0 532 361 18 90
www.masafak.com


ŞAFAK MA, MD.
Professor of Otorhinolaryngology
Head of Otorhinolaryngology Department
President of Surgical Science Division
Near East University, Faculty of Medicine
Chief Editor of Near East Medical Journal

GSM: TRNC +90 542 877 55 66
          TR     +90 532 361 18 90