İlginç, güzel ve komik bulduğum metinlere bu sitede yer veriyorum. Sizlerin de ilginizi çekmesi dileğiyle.
Sayfalar
Mustafa Asım Şafak kim?

- Prof.Dr. Mustafa Asım ŞAFAK
- Antalya, 05323611890 masafak@gmail.com, Türkiye
FARKINDA OLMALI İNSAN
DÜNYA LİDERLİK SIRALAMASI
Canlılar Kaça Ayrılır (N.Hikmet'ten)
Yine Nazım'dan
- Gel oğlum. Kalk bakalım tahtaya, sana bir sorum var.
- Buyrun, sorun öğretmenim- Canlılar kaça ayrılır?
- Dörde ayrılır öğretmenim.
- Bana yanlış gibi geldi ama say bakalım..
- Bitkiler, Hayvanlar, İnsanlar, Çocuklar.
- Çocuklar da insan değil mi oğlum?
- Haklısınız, o zaman canlılar üçe ayrılır öğretmenim
- Peki, şimdi yeniden say bakalım..
- Bitkiler, Hayvanlar ve çocuklar..
- Oğlum insanlara ne oldu?
- Kalplerinde sevgiyi yeşertip düşünebilenleri hep çocuk kaldılar, diğerleri de hayvanlaştılar öğretmenim.
TÜBİTAK'TA YENİLİKLER KİTABI
DEĞER YARGILARI

CURA-MÜZİK-BALE ÜÇGENİ
curasını tıngırdatmaya, yanık yanık söylemeye başlar:
"Aç kulaklarını dinle sözümü,
yalan söz gerçeğe tuzak değil,
insan hakkını hak bilen kişi,
özünde nur doğar yalan ateşi,
kamili taşlamak cahilin işi,
cahilden kötülük hiç uzak değil..."
Tesadüfen oradan geçerken, durup, dinleyenler arasında Abidin Dino da vardır. Çağdaş Türk resminin öncülerinden, ressam, karikatürist, yazar, yönetmen... Entelektüel çevrede büyüyen, Robert Koleji mezunu, bizzat Mustafa Kemal tarafından resim ve sinema eğitimi için Rusya'ya gönderilen... ABD'de Fransa'da sergiler açan, Fransa Plastik Sanatlar Birliği Onursal Başkanı olan, Fransa Kültür Bakanlığı'ndan Altın Şövalye Nişanı alan, New York Dünya Sanat Sergisi Danışmanlığı yapan... Oradan oraya sürgüne gönderilen Abidin Dino.
Tanışırlar... Kasketli, pala bıyıklı, buram buram Anadolu kokan ozan'ın kalacak yeri olmadığını öğrenir, koluna girer, evine davet eder. Dilbilimci, yazar, Paris Ulusal Bilim Merkezi'nde görev yapan, öğretim üyesi doçent eşi Güzin Dino, sofrayı kurar. Otururlar, sohbete koyulurlar. Laf lafı açar, ozan der ki, beni yarın çarşıya götürür müsünüz? Hayrola derler, ne lazımsa biz sana alalım... "Bale ayakkabısı alacağım" der! Dino'lar şoke olur. Kara yağız ozan, o şahane şivesiyle devam eder: "Benim oğlan balet de... Ona göndereceğim."
Çünkü... O kara yağız ozan Nesimi Çimen'dir.
Türkü derleyen, ilk plak çalışmasını 1964'te yapan, Almanya'da Fransa'da
İsveç'te albümler çıkaran, dünyanın en önemli müzikhollerinde sahne alan,
Türkiye'de ha bire gözaltına alınan, işkence gören, sürüm sürüm süründürülen, yılmayan, ömrünün sonuna kadar hiç sosyal güvencesi olmayan, yurt dışından gelen teliflerle mütevazı yaşamını sürdürmeye gayret eden... Sazın, sözün, üç telli curanın ustası.
Aslen Tunceli Hozatlı. Kayseri'de ırgatlık yaparken, aşiret ağasının kızı Dilber'e aşık olur, Dilber de ona, kaçarlar, Adana'ya... Evlatları olur.
Almanya'ya işçi yazılır, nefes darlığı olduğu için kabul edilmez. Kalaycılık
filan yaparken, Yaşar Kemal'le tanışır. Onun yardımıyla İstanbul'a göçer,
gecekondu kiralar, mozaik fabrikasında işe girer. Fabrika greve gider,
Nesimi'yi kovarlar. Ayazda kalır. Dokuz yaşından beri çalıp söylediği
cura'sına bakar, ekmeği senden çıkaracağız der, ozan'lığa başlar. Tek
kelimeyle, müthiştir. Anında tanınır. Efsane haline gelmeye başlayan bu garibanın tek göz oda gecekondusuna gelip gidenler arasında, Yaşar Kemal'in yanı sıra, gazeteci İlhan Selçuk, sosyolog siyasetçi Behice Boran, caz-pop divası Tülay German, Yılmaz Güney, heykeltıraş Kuzgun
Acar, yönetmen Atıf Yılmaz, Aşık Mahsuni Şerif vardır... Ve, büyük şair, büyük insan Can Yücel.
Yurt dışında eğitim için devlet bursunu bileğinin hakkıyla kazandığı halde "torpil yaptı dedirtmem, seni gönderemem" diyen Milli Eğitim Bakanı Hasan Ali Yücel'in oğlu... Biriktirdiği harçlıkları, kendi yerine gönderilen ve beyin cerrahisinde çığır açan, canciğer arkadaşı Ordinaryüs Profesör Gazi Yaşargil'e veren... Alnı açık yürüyen, Cambridge Üniversitesi'ne gitmeyi başaran, zırt pırt içeri tıkılan, oralı bile olmayan, tınmayan... Türkiye'nin en heyecan verici şairlerinden Can Yücel.
Bir gün, Nesimi'nin henüz bebekken eline cura verdiği oğluna bakar şöyle Can Yücel... "Bu çocuğu Konservatuvara göndersene birader" der. Nesimi de "peki" der.
Girer sınava oğlan, doğuştan kabiliyet, İstanbul Devlet Konservatuarı'nı birincilikle kazanır. Keman bölümüne yazarlar. Yazarlar ama, keman alacak parası yok. Okul hediye eder... Hediye kemanla dört sene okur. Öbür masrafları Can Yücel tarafından karşılanır. Ancak... Ciddi bir sorun vardır. Akşamları evde ders çalışması mümkün değildir. Tam eline kemanı aldığında, sofra kurulur, eş dost, türkü başlar, oğlan da mecburen cura'sına sarılır, babasına eşlik eder. E böyle olmayacak, sonunda karar verir, ev ödevi olmayan bir bölüme geçmelidir... 14 yaşında giyer taytını, Bale bölümüne geçer. Önceleri gizler babasından... Sonra öğrenir baba... Dedim ya, koca yürek, gülümser, evladına şöyle der: "Nerede mutluysan, orada yaşa!"
Geceleri pavyonlarda bağlama çalarak cep harçlığını çıkarır, babasıyla köy köy dolaşır, derleme çalışmalarına katılır, Orhan Gencebay'ın arkasında çalar, neticede Konservatuar'dan mezun olup, İstanbul Devlet Opera ve Balesi'ne girer.
Mazlum Çimen'dir o.
Nesimi'nin, zulüm görmüş, haksızlığa uğramış manasında "Mazlum" adını
koyduğu oğlu... Adının hakkını verircesine, henüz sekiz yaşındayken
babasıyla birlikte gözaltına alınan, babasının işkence görmesine şahit
olan Mazlum.
20 sene klasik eserlerde, Yedi Kocalı Hürmüz'den Hisseli Harikalar Kumpanyası'na sayısız müzikalde dans etti. Edip Akbayram'a Fatih Kısaparmak'a besteler verdi. Film müzikleri yaptı, Altın Portakal ve Altın
Koza'nın yanı sıra, Almanya'dan Fransa'dan İsviçre'den ödüller kazandı. Dizi film müzikleri yaptı, mesela, Orhan Kemal'in ölümsüz eseri Hanımın Çiftliği gibi... Kendisinin çalıp söylediği, albümler çıkardı. Oğluyla birlikte Çimen Müzik'i kurdu.
Oğul da, Saki Çimen... Nesimi'nin torunu. Piyanist.
Dedesinin türküleriyle büyüdü, 13 yaşındayken ilk bestesine imza attı.
Kendisine ait 11 besteyle Rastgele albümünü çıkardı. Saki piyano çaldı, Cem Yılmaz bateriyle, Kürşat Başar saksafonla, Cahit Berkay
yaylı tamburla, Nebil Özgentürk bağlamayla, Erdem Akakçe gitarla,
Sırrı Süreyya Önder cümbüşle eşlik etti.
Bale ayakkabısına dönersek... Paris'ten geldi Nesimi, bale ayakkabılarını oğluna verdi, orada biriyle tanıştım dedi, gitar çalıyor, çok önemsiyorlar
adamı... Kim acaba? Bilmiyorum dedi, yağmurlu bri havaydı, curamı ceketimin içinden çıkardım, adam çok şaşırdı bunu mu çalıyorum diye, ben
çaldım, o adam sanki küçüldü küçüldü curanın içine girdi, ööyle dinledi.
Senelerce bunu anlattı. Gel zaman git zaman... Paris bavulunun içinde bir fotoğraf buldu Mazlum... Babası cura çalıyor, "o adam" adeta büyülenmiş gibi, nefesini tutmuş dinliyor. Vayyy dedi, koştu babasına, fotoğrafı gösterdi... O adam, bu adam mıydı? Evet dedi Nesimi...
Peter Gabriel'di. Progressive rock denince ilk akla gelen, Genesis'in kurucusu... Grup ve solo albümleri 250 milyon satan, altı Grammy'si ve Oscar adaylığı bulunan, İngiliz kült müzisyen.
Ve...
Yaktılar o Nesimi'yi!
Sivas'ta yakılanlardan biri de oydu.
HONE HONE CLOCK
VİZYON SAHİBİ LİDERLER
one of the most comprehensive and insightful studies of political
leadership ever undertaken", KING of the MOUNTAIN adlı kitabında,
20.nci Yüzyılda tüm dünyada ülke yönetmiş, Abdülhamid'den
Kaddafi'ye, Mao'dan Roosevelt'e, De Gaulle'den Nehru'ya, Churchill'den
Hitler'e, Mussolini'den Mandela'ya, Stalin'den Nasır'a ve Arafat'a,
2000 (iki bin) kadar lider hakkındaki 18 yıllık araştırmasının
sonucunda,
377 kişiden oluşan belli başlı devlet adamı / lider listesi oluşturmuş etmiş
PGS (Political Greatness Scale) olarak tanımladığı bu sıralamada
örneğin; en cok Roosevelt ve Mao 30ar puan almışken, Nehru 25,
Churchill 22, Golda Meir 12, Fidel Castro 23, Lenin 28, Khomeini 23,
Kennedy 15 puan almışlar.
Bir lider ; 31 puanla ve "visionary" sıfatıyla, 20.nci yüzyılın
gelmiş geçmiş en büyük devlet adamı / lideri ünvanına hakkıyla layık
görülmüş.
O da, Mustafa Kemal ATATÜRK !
Ne yazık ki, ne basınımız, ne halkımız ve özellikle yeni nesiller bu
önemli gerçeğin farkında bile değiller.
(King of the Mountain, The nature of political leadership, by,
Arnold M. LUDWIG, University Press of Kentucky, 2002.-
ŞİŞE KAPAĞI NASIL AÇILABİLİR?
2014 YILINDA YAŞAMAK
1. Şifrenizi yanlışlıkla mikro dalga fırınınıza girmeye çalışıyorsanız
2. Gerçek iskambil kâğıtlarıyla yıllardır fal bakmadığınızı fark ettiyseniz
3. 3 kişilik ailenize ait 15 adet telefon numaranız varsa
4. Yan masada çalışan arkadaşınıza e-mail gönderiyorsanız
5. Arkadaşlarını ve yakınlarını arayamama sebebin e-mail adreslerinin olmamasıysa
6. Alışverişten dönerken evinizde aldıklarınıza taşımaya yardım edecek birinin olup olmadığını anlamak için cep telefonunuzu kullanıyorsanız
7. Televizyondaki her reklâm, ekranın altında bir web adresi içeriyorsa
8. Hayatınızın ilk 20, 30 belki de 60 yılında sahip olmamanıza karşın, bugün evinizden cep telefonunuzu almadan çıkmak sizde paniğe yol açıyor ve almak için geri döndürüyorsa
..
10. Sabah uyandığınızda kahvaltıdan önce online oluyorsanız
11. Gülümserken başınızı yana yatırıyorsanız
12. Bu yazıyı okuyorsanız, başınızı sallıyor ve gülümsüyorsanız
13. Daha da kötüsü, bu maili kimlere forward edeceğinizi şimdiden biliyorsanız
14. Listede 9. maddenin olmadığını fark edemeyecek kadar meşgulseniz
15. Yukarı çıkıp listede 9. madenin olup olmadığını kontrol ettiyseniz ve şu an kendi kendinize gülüyorsanız 2014 Yılında yaşıyorsunuz demektir
http://masafak.tripod.com
KIRIK CAM TEORİSİ
"Metruk bir bina düşünün. Binanın camlarından biri bile kırık olsa, o camı hemen tamir ettirmezseniz, çok kısa sürede, oradan geçen herkes bir taş atıp, binanın tüm camlarını kırar. Ben ilk cam kırıldığında hemen tamir ettirdim.
Bir elektrik direğinin dibine ya da bir binanın köşesine, biri, bir torba çöp bıraksın. O çöpü hemen oradan kaldırmazsanız, her geçen, çöpünü oraya bırakır ve çok kısa bir sürede dağlar gibi çöp birikir. Ben ilk konan çöp torbasını kaldırttım."
Bir sokağın suç bölgesine dönüşme süreci önce tek bir pencere camının kırılmasıyla başlıyor. Çevreden tepki gelmez ve cam hemen tamir edilmezse, oradan geçenler o bölgede düzeni sağlayan bir otorite olmadığını düşünüyor, diğer camları da kırıyor. Ardından daha büyük suçlar geliyor; bir süre sonra o sokak, polisin giremediği bir mahalleye dönüşüyor.
Polis bu kararlılığıyla "Küçük müçük, bizim için hiç fark etmez; bu sokağın, metro istasyonunun veya mahallenin suç üreten bir bölge olmasına izin vermeyeceğiz. " demiş.
"Demek ki..." diyordu Zimbardo, "...ilk camın kırılmasına ya da çevreyi kirleten ilk duvar yazısına izin vermemek gerek. Aksi halde kötü gidişatı engelleyemeyiz.
Anlaşılıyo, herhalde… İşe ilk kırılan camdan başlamak lazım. İlk kırılan cam bağımsızlık…Ve geciken adaletin adamsendeciliği oluyor.
http://masafak.tripod.com
NEDEN DOKTOR OLDUM
http://masafak.tripod.com
KAPİTALİZMİN GÜCÜ
http://masafak.tripod.com
İLGİNÇ BİLGİLER
Bir ton kağıt geri dönüştürüldügünde 17 ağaç kurtarılır.
Kurbağalar midelerini ağızlarından dışarı çıkarıp, ön ayakları ile temizledikten sonra tekrar yutarlar.
Her 1 milyar insandan yalnızca 1 kişi 116 yaşına kadar yaşayabilmektedir.
Sivrisineğin vızıltı sesi Fa notasıdır.
En uzun süre yaşayan Japon balığı 41 yaşında ölmüştür.
Tüm dünyada üretilen elektriğin % 33′ ünü ve petrolün % 30′ unu ABD tek başına kullanmaktadır.
Dünya üzerindeki arazilerin sadece % 1′ i kadınlar üzerine tapuludur.
Öksürüldüğünde, ağızdan çıkan havanın hızı 100 kilometreye yakındır.
Gülmek için 14 kas, somurtmak için 43 kas hareketi gereklidir.
Zürafalar yüzemez.
Bir çok balık cinsi hayatı boyunca cinsiyet değiştirir. Örneğin gençken erkek olarak üreyen, olgunlaşınca dişiye dönüp yumurtlayan balıklar vardır.
Papağan ve tavşan kafasını çevirmeden arkasını görebilir.
60 yaşında dildeki tat alma almaçlar ının yarısı kaybolur.
Deniz anasının %95′ i sudur.
Bir Boeing 747 yolcu uçağının deposu hacminde yakıt, ortalama bir arabaya 4 defa dünyanın çevresini dolaştırabilir.
İnsan hayatı boyunca ortalama 20 kilogram ölü deri döker.
İnsan beyninin yüzde 80′ i sudur.
Sırtüstü uyuyabilen tek canlı insandır.
Filler günde ortalama 2 saat uyur.
Astronotlar uzaydan döndüğünde 5-6 santim daha uzundurlar. Yerçekimsiz ortamda omurilik diskleri arasındaki mesafe genişler.
Fareler inanılmaz bir hızda ürer. Bir çift fareden 1.5 yıl içinde 1 milyon fare elde edilebilir.
İleriye doğru bir adım atmak için 54 farklı kasın harekete geçmesi gerekir.
Kanada, Kızılderili dilinde ' büyük köy ' anlamına gelir.
Bahama adalarında çiçekli etek giymek koca arıyorum anlamına gelir.
1900 yılında ortalama yaşam süresi 47 yıldı.
Mavi balinanın dili filden daha ağırdır.
Bir insan, ömrünün 3 yılını tuvalette geçirir.
Bir karasineğin hızı, saatte ortalama 8 kilometredir.
Panama Kanalının inşaası sırasında 25.000 işçi hayatını kaybetti.
Bir salyangozun diş sayısı ortalama 25.000 adettir.
http://masafak.tripod.com